//-->

Bilginin Kralı

Şiir

 
 
 
 

 

 

 

 

 BELKİ YİNE GELİRİM

 

 


Cemile Çakır hocaya

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü
Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse
ama bir tufan az mı gelir yoksa, yine de
yırtılan ve parçalanan birşeyler olmalı mutlaka
hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler

Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent
ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü

Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini
bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki
onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan
kadınları güzelleştiren herhalde onlardı
"Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi
tükürsek cinayet sayılıyor artık
ama nerde kaldılar, özledim gülüşlerini onların

Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara
tek yaprak bile kımıldamıyor nedense
ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar
alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor
kanımın pıhtılarında güllerin serinliği
ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki
Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum
okuduğum bütün kitaplar paramparça
çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma
bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent
bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum
sırnaşık aydınlar, arabesk hüzünler
bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma

Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor
ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere
kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak
Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık
biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri
ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu
ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

İçimde zaptedilmez bir kırma isteği
dizginlerini koparan bir at sanki bu
soluksoluğa kalıyorum her sonbahar
ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa
bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum
bütün gençliğim böylece geçip gitti işte
ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim

Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa
birgün gelirsek hangi kent güzelleşmez
şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı
geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye
Devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür
sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak
ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün

Ahmet Telli 




A Benim Kardaşlarım

Dostum yok ya dostum, düşman arama!
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
Melhem diye tuz ekerler yarama
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Menfaat, çıkar olunca şu konu
Kimi kep'i attı kimi şifonu
Ali Cengiz olur oynar oyunu
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Dursun desen de duramaz yerinde
Kırk tilki var her birinin cebinde
Hesap günü gelir çatar birinde
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Huri melek sandığım masum yüzler
Kimi kuyum kazar, kimisi düzler
Ayışığı kadar kâr etmez hiç sözler
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Böbürlenme Çağlari beş kardeşinle
Ne desen boş, ne desen boş nafile
Sağlığında tükürürler leşine
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Eklenme Tarihi: 07.10.2001


Cahil

Selamünaleyküm dedi oturdu
Muskacı hocaya güvendi cahil
Yanında da bir oğlunu getirdi
Muskanın gücüne inandı cahil

Hocam şu oğluma birhaller oldu
Tazecik fidanım sarardı soldu
De Allah aşkına bu nasıl oldu
Hocaya muskaya pek kandı cahil

Evli mi bekar mı bu oğlan dedi
Kaşını kaldırıp seyran eyledi
Babası konuştu hoca dinledi
Sırrını anlattı saftandı cahil

Oğlanın adını sordu ilk önce
Acıdı oğlanla göze gelince
Ooo ne büyüler deyince
İrkildi hayretle sallandı cahil

Ebced hesabıyla yıldızın açtı
Yazacağı muska iyi ilaçtı
Okuyup üfleyip bir sayfa açtı
Hocanın eline kapandı cahil

Yazdı muskaları tarifin yaptı
Hocamız böylece milyonlar kaptı
Allah'ı unutup hocaya taptı
İNCE bir saygıyla toplandı cahil

22.01.1998
Eklenme Tarihi: 24.12.2000

Sabit İnce Fakir

Uykum da yok sen de
Her zamanki gibiyim
Yani fakir.

Sensiz fakirim ama
İçimde bir huzur
Artık neyin huzuruysa..
"Sensizliğe alışmak" bu mu yoksa?

Sofrayı hazırlar gibi hazırlamak
Masayı sana
Saman kağıtlarından örtüyü sermek
Şarkılardan sürmek ekmeğe
Resmin bir bardak su,
Baştacı soframın
İçmek gözlerinden yudum yudum..

Her zamanki gibi
Fakir sofrası.

2007
Eklenme Tarihi: 03.05.2007

Emin Okkol ebruli

sen geçtin
duruldu şiirim
şimdi hasretin ince yeli
ölümseyen yüzünde o solgun
ırmağın

sönmüş kır ateşleri
savrulan kül, neyi söyler
zaman, kırgın düşlerle yaralı
aşkın kayıp baharında
kış izleri

önünden geçtiğimiz aynalar
gizlese de karanlığımızı
yollarımız karla kaplı
sessizlik sınır tanımıyor

mavi bir damar
usulca mora eğiliyor

sonra her şey ebruli

Eklenme Tarihi: 20.04.2007

Hüseyin Yurttaş



Ha Ben Ha Sen

Omuzlarımda delicesine bir yük
Yüküm hep kendimden büyük
Okyanus ortasında küçük bir kayık
Ha battı ha batacak...

Kalbimde imkansız bir sevgi
Dipsiz bir kuyu kapkara rengi
İp yetse yukarı çeksemde suyu
Ha koptu ha kopacak...

Aklımda bir çift güzel göz
Hiç yetmedi anlatmaya söz
Görsemde onu hergün
Ha gitti ha gidecek...

Aslında ihtiyar bir adam  
İçimdeki çocuğun gözlerinden bakan
Kısacık bir ömür ona kalan
Ha bitti ha bitecek...

Avcılar - 2006
Eklenme Tarihi: 18.01.2007

Hakan Koç


Kaç Kere

bir insan kaç kere sevebilir ki ömrünce
kaç kere güzel gözlere kurban olur
tatlı sözleri kaç kişi için söyleyebilir ki
ne kadar sürer büyük aşkı, sevdası
şiir yazar, beste yapar, hayal kurar kaç defa
kaç fırtına kopar yüreğinde sessizce
sessizce ağlayabilir günlerce kaç kere
ve sorarım yine sana
bir insan kaç kere gelir ki fani dünyaya
kaç kere ölebilir sevdiği uğruna
seni seviyorum diye kaç kere söyler
rüyalarında sayıklar sevdiğini kaç defa
gün boyu yaşar yüreğinde kaç kere
bir ömre kaç kişi ömür katar sevdikçe
kaç defa ruhunu okşar insan sevince
hatta kaç kere ayrılığı tadar zalimce
kaç kereler kaç cevap çıkar sence
bence tek cevap sensin tüm kaç kerelere

Zonguldak - 06.05.2006
Eklenme Tarihi: 10.05.2006

Serhan Delioğlu


 

Şafak Garipliği

Gecelerin ardından bir şafak garipliği,
Sisli ufuk ve biz, 

Durmuş gözlerken huzuru, neş'eyi, sevgiyi,
Hâlimizce sessiz. 

Bora gibi zorlu esmeye başladı kader,
Yürekler temelsiz... 

Kuluçkadaymış bütünüyle kin, nefret meğer 
Sîneler pek hissiz... 

Deldiler zamanı, şu delik bir lehim ister,
Sapasağlam eksiksiz...

Yüreğimde sancı, şakaklarımda kanlı ter,
Hislerim direksiz. 

Bir baştan bir başa ufku şafaklar tutmuşken,
Dupduru lekesiz; 

Zulmet yırtılmış, aydınlık geceyi boğmuşken...
Ve yollar hendeksiz... 

Yürüyorduk, rüyâlı baharlara ardarda,
Mânisiz, engelsiz...

Her yanda kızaran erguvanlar arasında,
Pür-şevk, gösterişsiz...

Gök bir yanda, yıldızlar bir yanda, biz bir yanda,
Nûrefşân tertemiz; 

Zaman "vefâ, vefâ" diye inledi bir anda,
Acıklı, mecalsiz... 

Yeniden gün denizde söner gibi olmuştu,
Ölgün ve bedelsiz...

Yeniden bu hasta gönlüm hasretle dolmuştu,
Hicrânlı-tâli'siz...

Eklenme Tarihi: 01.02.2002

M. Fethullah Gülen

Bugün 2 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Reklam Alanı
Iletisim Bilgileri
dehset_cs_@hotmail.com
www.bilgininkrali.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol